Ani bir kararla yollarına düştük Dünyanın Merkezi’nin. Bu
seferki gezimde bana eski iş arkadaşım Gökhan eşlik etti. Gökhan’ın
Sivrihisarlı olması da gezi boyunca birçok bilgiyi birinci ağızdan almamı ve
Sivrihisar’ı daha yakından tanımamı sağladı. Gökyüzüne kadar uzanan, adeta
ilçenin kendinden büyük sarp kayalıklarında beraber dolaştık. Cimri tabirini
yapıştırmayı pek bir sevdiğimiz Sivrihisarlıların evlerinde yedik içtik,
onlarla güldük ve eğlendik.
Sivrihisar, Eskişehir’in en büyük ilçesi ve merkeze sadece
100 km uzaklıkta. Otogardan saat başı kalkan Sivrihisar arabalarından birine
Pazar sabahı saat 9’da biz de biniyoruz. Araba yarı yarıya dolu. Sıcakkanlı
şoförümüz Mustafa ağabey ile 1 saat 15 dakika süren yolculuğumuza İbrahim
Tatlıses’in Leylim Ley türküsüyle başlıyor yine imparatorun başka bir
parçasıyla son veriyoruz.
Sivrihisar deyince akla, şüphesiz ki ilçeye de adını veren
dik kayalıklar geliyor. İnsana sanki gökyüzüne uzanıyormuş hissi veren bu dik
kayalıklar, Sivrihisar’ın hangi sokağına girerseniz girin mutlaka bir şekilde
karşınıza çıkıyor. Sivrihisar, tipik bir Anadolu kenti. Evleri de daha çok
bizim tarihi Odunpazarı evlerimize benziyor.
Nasrettin Hoca, Yunus Emre, Hızır Bey, Kral Midas gibi
birçok önemli ve büyük ismin de bu ilçeden çıktığı iddia ediliyor. İlçeye
Selçukluların yerleştiği dönemde, Sivrihisar’ın o günkü adı Karahisar, ilçeye
birçok camii, medrese, hamam gibi eserler yapılmış. Sivrihisar’daki tarihi
yapıların büyük bölümü ilçe merkezi etrafında toplanmış durumda. Sabahın erken
saatlerinde ilçeye gelirseniz gün içinde tüm bu yerleri gezip görmeniz mümkün.
Bizim ilk durağımız ise Sivrihisar’ın sarp kayalıkları
üzerinde bulunan ve bakıldığında hemen yanındaki Türk Bayrağı ile ilçenin hemen
her yerinden görülmesi mümkün olan Tarihi Saat Kulesi oluyor. İlçe Kaymakamı
Mahmud Bey tarafından 1899 yılında yaptırılan saat kulesinin içinde pirinçten
yapılmış bir çan bulunuyor. Bu çan ayda bir kurularak saat kulesinin çalışması
sağlanıyor. Saat Kulesi’nin bulunduğu tepeden ise tüm Sivrihisar’ı
görebiliyorsunuz. Ancak araba ile gitmenin mümkün olmadığı kuleye tırmanmanın,
ertesi günkü ayak ağrılarıma dayanarak, çokta kolay bir şey olmadığını baştan
belirtmeliyim.
Saat Kulesi’nin ardından Sivrihisar’ın taş sokakları ve
tarih kokan evleri arasında ilerlemeye devam ediyoruz. Merdivenlerinin hemen
yanında ön camına TRT amblemi yapıştırılmış siyah bir araba bulunan eski, üç
katlı bir evin önüne geliyoruz. Bizi, sesimizi duyarak evinin penceresine çıkan
bir adam karşılıyor. Sonradan 43 yıllık bir gazeteci olduğunu öğrendiğimiz bu
esmer, uzun boylu ve zarif beyefendinin daveti üzerine evine giriyoruz. Aydoğan
Altın 63, evi ise 137 yaşında. Bu yüzyılı devirmiş sıcacık evde Aydoğan beyle
birlikte bizi Fatma teyze de karşılıyor.
Fatma teyze tabir yerindeyse Sivrihisar’ın kırık ve çıkık
ustası. Anlattığına göre yıllarca tüm komşularına o bakmış, hastalıklarını
iyileştirmiş. Aydoğan ağabeyden gazetecilik, Fatma teyzeden ise kırık kolu
yerine geri oturtmanın sırlarını öğrendikten sonra bu sefer de Sivrihisar’ın
kadınlarının tandırına gidiyoruz.
6 kadın… Ufacık bir odada buluşmuş, tandırda gözleme
yapıyorlar. Kahkahaları tandırın tahta kapısının ardından duyuluyor. Tandırın
ateşinden mi, bu güzel kadınların neşeli sohbetinden midir bilmem, içerisi
sıcacık. Karnımızı bu hamarat kadınların lezzetli ve sıcacık gözlemeleriyle
doyuruyor, hep birlikte gülüp eğleniyor ve gezimize kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
Her yıl çok sayıda turist tarafından ziyaret edilen Ermeni
Kilise’ne gidiyoruz. Ermeni Kilisesi 1881’de Sivrihisar’da yaşayan Ermeniler
tarafından yapılmış. Taş malzemeler kullanılarak yapılan çapraz şekildeki bu
binanın ortasında büyük bir kubbe, kubbenin köşelerinde ise iki büyük çan var. Kilisenin
giriş kapılarının üzerinde melek şekilleri ve hac işaretleri bulunuyor. Ayrıca
yine kilisenin duvarlarında birçok yazıt ve kitabeye de rastlamak mümkün.
Ermeni Kilisesi’nin karşısındaki kayalıkların tepesinde ise
Gavur Hamamı bulunuyor. Yine Ermenilerden kalan ancak günümüzde genç aşıkların
duvarlarını duygularını dile getirmek için kullandıkları bu hamam, bakımsız ve
unutulmuş görüntüsüyle ziyaret edenleri hayal kırıklığına uğratıyor. İlçe halkı
Zaimağa Konağı ve Ermeni Kilisesi’nden sonra buranın da Kültür ve Turizm
Bakanlığı tarafından restore edilmesini istiyor.
Son durağımız Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın restorasyon
çalışmalarını yeni bitirdiği ve ilçe halkının gözbebeği durumundaki Zaimağa
Konağı. Bakanlar Kurulu, Anadolu’da ilk kez bu konakta, ulu önderimiz Mustafa
Kemal Atatürk’ün de katılımıyla bu konakta toplanmış. Atatürk’ün Konağı olarak
da bilinen Zaimağa Konağı, diğer birçok eser gibi yine ilçenin merkezinde yer
alıyor. Sivrihisar’dan Eskişehir’e giden son otobüsün akşam saat 6’da olması
sebebiyle biz Zaimağa Konağı’nın yeni restore edilmiş iç yapısını göremeden
geri dönmek zorunda kalıyoruz. Ancak olur da bir gün sizin yolunuz Sivrihisar’a
düşerse konağın kapısının kitli olmasına aldanmayın. Jandarmayı arayın, onlar
gelip sizin için kapıyı açıyor, ziyaretiniz boyunca da size eşlik ederek konak
hakkında bilgiler veriyor.
Sivrihisarlılar ile ilgili halk arasında dolaşan pek çok
tabirden biridir, 8 kilo yoğurttan 9 kilo darı çıkartmak… Ben, Sivrihisarlı
insanlar için bu tip yakıştırmaları uygun görenlere Sivrihisar’a gitmelerini,
bu insanların evlerine konuk olmalarını ve onlarla aynı masadan bir kez olsun
yemek yemelerini tavsiye ediyorum. Aydoğan Ağabey ve Fatma teyzeye benden selam
söylemeyi de unutmayın lütfen.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder