15 Nisan 2015 Çarşamba

'Dünyanın Merkezi'ne yolculuk: Sivrihisar


Ani bir kararla yollarına düştük Dünyanın Merkezi’nin. Bu seferki gezimde bana eski iş arkadaşım Gökhan eşlik etti. Gökhan’ın Sivrihisarlı olması da gezi boyunca birçok bilgiyi birinci ağızdan almamı ve Sivrihisar’ı daha yakından tanımamı sağladı. Gökyüzüne kadar uzanan, adeta ilçenin kendinden büyük sarp kayalıklarında beraber dolaştık. Cimri tabirini yapıştırmayı pek bir sevdiğimiz Sivrihisarlıların evlerinde yedik içtik, onlarla güldük ve eğlendik.


Sivrihisar, Eskişehir’in en büyük ilçesi ve merkeze sadece 100 km uzaklıkta. Otogardan saat başı kalkan Sivrihisar arabalarından birine Pazar sabahı saat 9’da biz de biniyoruz. Araba yarı yarıya dolu. Sıcakkanlı şoförümüz Mustafa ağabey ile 1 saat 15 dakika süren yolculuğumuza İbrahim Tatlıses’in Leylim Ley türküsüyle başlıyor yine imparatorun başka bir parçasıyla son veriyoruz.

Sivrihisar deyince akla, şüphesiz ki ilçeye de adını veren dik kayalıklar geliyor. İnsana sanki gökyüzüne uzanıyormuş hissi veren bu dik kayalıklar, Sivrihisar’ın hangi sokağına girerseniz girin mutlaka bir şekilde karşınıza çıkıyor. Sivrihisar, tipik bir Anadolu kenti. Evleri de daha çok bizim tarihi Odunpazarı evlerimize benziyor.



Nasrettin Hoca, Yunus Emre, Hızır Bey, Kral Midas gibi birçok önemli ve büyük ismin de bu ilçeden çıktığı iddia ediliyor. İlçeye Selçukluların yerleştiği dönemde, Sivrihisar’ın o günkü adı Karahisar, ilçeye birçok camii, medrese, hamam gibi eserler yapılmış. Sivrihisar’daki tarihi yapıların büyük bölümü ilçe merkezi etrafında toplanmış durumda. Sabahın erken saatlerinde ilçeye gelirseniz gün içinde tüm bu yerleri gezip görmeniz mümkün.



Bizim ilk durağımız ise Sivrihisar’ın sarp kayalıkları üzerinde bulunan ve bakıldığında hemen yanındaki Türk Bayrağı ile ilçenin hemen her yerinden görülmesi mümkün olan Tarihi Saat Kulesi oluyor. İlçe Kaymakamı Mahmud Bey tarafından 1899 yılında yaptırılan saat kulesinin içinde pirinçten yapılmış bir çan bulunuyor. Bu çan ayda bir kurularak saat kulesinin çalışması sağlanıyor. Saat Kulesi’nin bulunduğu tepeden ise tüm Sivrihisar’ı görebiliyorsunuz. Ancak araba ile gitmenin mümkün olmadığı kuleye tırmanmanın, ertesi günkü ayak ağrılarıma dayanarak, çokta kolay bir şey olmadığını baştan belirtmeliyim.



Saat Kulesi’nin ardından Sivrihisar’ın taş sokakları ve tarih kokan evleri arasında ilerlemeye devam ediyoruz. Merdivenlerinin hemen yanında ön camına TRT amblemi yapıştırılmış siyah bir araba bulunan eski, üç katlı bir evin önüne geliyoruz. Bizi, sesimizi duyarak evinin penceresine çıkan bir adam karşılıyor. Sonradan 43 yıllık bir gazeteci olduğunu öğrendiğimiz bu esmer, uzun boylu ve zarif beyefendinin daveti üzerine evine giriyoruz. Aydoğan Altın 63, evi ise 137 yaşında. Bu yüzyılı devirmiş sıcacık evde Aydoğan beyle birlikte bizi Fatma teyze de karşılıyor.



Fatma teyze tabir yerindeyse Sivrihisar’ın kırık ve çıkık ustası. Anlattığına göre yıllarca tüm komşularına o bakmış, hastalıklarını iyileştirmiş. Aydoğan ağabeyden gazetecilik, Fatma teyzeden ise kırık kolu yerine geri oturtmanın sırlarını öğrendikten sonra bu sefer de Sivrihisar’ın kadınlarının tandırına gidiyoruz.

6 kadın… Ufacık bir odada buluşmuş, tandırda gözleme yapıyorlar. Kahkahaları tandırın tahta kapısının ardından duyuluyor. Tandırın ateşinden mi, bu güzel kadınların neşeli sohbetinden midir bilmem, içerisi sıcacık. Karnımızı bu hamarat kadınların lezzetli ve sıcacık gözlemeleriyle doyuruyor, hep birlikte gülüp eğleniyor ve gezimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Her yıl çok sayıda turist tarafından ziyaret edilen Ermeni Kilise’ne gidiyoruz. Ermeni Kilisesi 1881’de Sivrihisar’da yaşayan Ermeniler tarafından yapılmış. Taş malzemeler kullanılarak yapılan çapraz şekildeki bu binanın ortasında büyük bir kubbe, kubbenin köşelerinde ise iki büyük çan var. Kilisenin giriş kapılarının üzerinde melek şekilleri ve hac işaretleri bulunuyor. Ayrıca yine kilisenin duvarlarında birçok yazıt ve kitabeye de rastlamak mümkün.



Ermeni Kilisesi’nin karşısındaki kayalıkların tepesinde ise Gavur Hamamı bulunuyor. Yine Ermenilerden kalan ancak günümüzde genç aşıkların duvarlarını duygularını dile getirmek için kullandıkları bu hamam, bakımsız ve unutulmuş görüntüsüyle ziyaret edenleri hayal kırıklığına uğratıyor. İlçe halkı Zaimağa Konağı ve Ermeni Kilisesi’nden sonra buranın da Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore edilmesini istiyor.



Son durağımız Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın restorasyon çalışmalarını yeni bitirdiği ve ilçe halkının gözbebeği durumundaki Zaimağa Konağı. Bakanlar Kurulu, Anadolu’da ilk kez bu konakta, ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün de katılımıyla bu konakta toplanmış. Atatürk’ün Konağı olarak da bilinen Zaimağa Konağı, diğer birçok eser gibi yine ilçenin merkezinde yer alıyor. Sivrihisar’dan Eskişehir’e giden son otobüsün akşam saat 6’da olması sebebiyle biz Zaimağa Konağı’nın yeni restore edilmiş iç yapısını göremeden geri dönmek zorunda kalıyoruz. Ancak olur da bir gün sizin yolunuz Sivrihisar’a düşerse konağın kapısının kitli olmasına aldanmayın. Jandarmayı arayın, onlar gelip sizin için kapıyı açıyor, ziyaretiniz boyunca da size eşlik ederek konak hakkında bilgiler veriyor.



Sivrihisarlılar ile ilgili halk arasında dolaşan pek çok tabirden biridir, 8 kilo yoğurttan 9 kilo darı çıkartmak… Ben, Sivrihisarlı insanlar için bu tip yakıştırmaları uygun görenlere Sivrihisar’a gitmelerini, bu insanların evlerine konuk olmalarını ve onlarla aynı masadan bir kez olsun yemek yemelerini tavsiye ediyorum. Aydoğan Ağabey ve Fatma teyzeye benden selam söylemeyi de unutmayın lütfen.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder