18 Nisan 2015 Cumartesi

Kadıköy’ün simgesi: Boğa Heykeli



Kadıköy’ün simgesi, Altıyol’un birleştiği, İstanbulluların buluşma noktası ve bir efsane Boğa Heykeli… İstanbul'a ilk gidişimde hem gezme imkanı bulduğum, hem de bu imkan dahilinde yolumu kendi başıma bulabilmeyi başardığım ilk yer Kadıköy oluyor. Bana en çok yardımcı olan ise şüphesiz ki Boğa Heykeli. Boğa Heykeli'nin hikayesi ise tahminimden çok daha ilginç çıkıyor. Daha da ilginç olan, heykelin hikayesini sorduğum İstanbullu ve hatta yıllardır Kadıköy'de yaşayan hiç bir arkadaşım aslında bu uzun ve saygıdeğer hikayenin aslını bilmiyor. 

Savaş'ın boğası

1800’lü yıllarda, Almanya ve Fransa arasında gidip gelen küçük bir bölge olan Alsas Loren 1860’larda tekrar Fransa’nın eline geçer. Fransızlar Almanları dize getirmenin sevinci ile bu bölgeye bir anıt heykel dikme girişiminde bulunurlar. 

O dönem Paris’in en önemli heykeltıraşlarından biri olan Isidore Bonheure ve T. Roulliard’a proje verilir. Daha çok hayvan heykelleri yapan bu sanatçılar Fransızların Almanları azgın bir boğa gibi ezip geçtiğini ima etmesi için bu boğa heykelini yaparlar. Heykel büyük bir özgüvenle Alsas Loren’e dikildikten birkaç yıl sonra 1870 yılında Almanya tarihinin en önemli isimlerinden biri olan Bismark, Alsas Loren için Fransa’ya savaş açar. Sonuç olarak Almanlar birkaç yılda çok büyük bir ordu toplayıp Fransa’nın üstüne gider ve Alsas Loren’i de topraklarına katar. Fransa’nın Almanları korkutması amacıyla dikilen boğa heykelini Almanlar ganimet olarak alıp başkentlerine götürürler. Yaklaşık kırk yıl Almanya’da kalan heykel nereleri süsledi, nerelerde o kızgın bakışlarını etrafa savurdu şu an için kesin bir bilgi yok. Ancak heykel,  II. Abdülhamit ile başlayan ve İttihat ve Terakki Partisi’nin başa geçmesi ile güçlenen Osmanlı-Alman ilişkileri sırasında Alman imparatoru II. Wilhelm tarafından İttihat ve Terakki Partisi’nin başındaki Enver Paşa’nın sarayının bahçesine yerleştirilir.



1.Dünya Savaşı’nda Osmanlı-Alman birliğinin timsaline dönüşen Boğa Heykeli savaş sonunda yenilgimizle ve Enver Paşa’nın yurt dışına çıkması ile unutulur. 1953 yılında Hilton Oteli’nin yapılmasıyla heykel, duvarlar ardındaki saraylardan çıkarılıp otelin bahçesine konur.

Alsas Loren'den Kadıköy'e bir uzun yolculuk

Burada da çok uzun durmaz veya durdurulmaz. Harbiye’deki Lütfi Kırdar Spor Salonu önüne, çevresine ve kendine umarsız bir vaziyette konur. Kamu ile ilk karşılaşması ve yoğun ilgi görmesi de bu zamana rastlar. Anlaşılan o ki burada da yeri beğenilmez, Taksim Gezi Parkı’na yerleştirilir. Artık bir orada bir buradadır. 1969 yılında Taksim Gezi Parkı’ndan alınarak Kadıköy’e getirilir. Beşiktaş İskelesi’nin arkasındaki eski kaymakamlık binasının önüne yerleştirilir ama o da olmaz. 1987 yılında nihayet gerçek yerini bulur. Kadıköy Altıyol. Alsas Loren’den başlayan şanlı şerefli tarihi unutulmuş, belli bir yeri yurdu olmayan, birkaç senede bir taşınan, fotoğraflarının çekildiği, üzerine binme girişimlerinin yaşandığı, üzerinin kazınmaya çalışıldığı, yazıların yazıldığı eğlencelik bir heykel haline dönüştürülür. Halbuki aynı dökümhaneden çıkmış ve heykeltıraşı Thiebaut tarafından yapılan Emirgan’daki Sakıp Sabancı’ya ait Atlı Köşk’ün atı ise halinden oldukça memnun Picasso ve Dali’leri karşılamaktadır. Boğa Heykeli’nin bir diğer kardeşi ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin önünde bulunan Aslan Heykeli’dir.


Bugün Kadıköy’ün kalabalıklığının içinde artık görülemeyecek bir hal alan boğa heykeli, estetik güzelliğinden bahsedilmeyi bırakın yön gösterme aracına dönmüştür. Boğa Heykeli’nden sağa veya sola terimleri Kadıköy Altıyol’da çokça duyabileceğiniz bir cümledir artık. Alsas Loren’in o ürkütücü canavarı artık yaşlanmış, köklerinden uzaklaştırılmış ama hala eski estetiğini üzerinde barındıran bir heykel olarak hala başını eğip çevresine selam veriyor.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder